© Haber Acıpayam 2022

Depresyon etkin tedavi edilen bir rahatsızlık

Psikiyatri Bölümü Uzmanı Dr. Hatice Harmancı, toplumda en sık görülen ruhsal rahatsızlık olan depresyonun klinik olarak kolay tanınabilen ve tanındığı zaman da etkin tedavi edilebilen rahatsızlıklardan bir tanesi olduğunu söyledi.

Psikiyatri Bölümü Uzmanı Dr. Hatice Harmancı, toplumda en sık görülen ruhsal rahatsızlık olan depresyonun klinik olarak kolay tanınabilen ve tanındığı zaman da etkin tedavi edilebilen rahatsızlıklardan bir tanesi olduğunu söyledi. 
Depresyonun toplumda en sık gördükleri ruhsal rahatsızlıklardan biri olduğunu anlatan Dr. Harmancı, depresyonun kadınlarda erkeklerden iki kat daha fazla görüldüğünü söyledi. İlk atak depresyonunu özellikle 25-44 yaş aralığında gördüklerine değinen Dr. Harmancı, "Ama bu şu demek değildir; ergenlerde, çocukluk döneminde veya ileri yaşlarda da yine ortaya çıkabilen rahatsızlıklarımızdan bir tanesidir. Tanı koymada özellikle kişinin bize verdiği öykü ve yakınlarından aldığımız öykü bizim için önemlidir. Bu laboratuvar tetkiklerimiz görüntüleme yöntemleri bizim daha az kullandığımız veya bize daha az faydası olan testlerden bir tanesidir depresyon rahatsızlığında" dedi.

"Hastalarımızda sıklıkla intihar düşüncesi en önemli duyduklarımızdan"
Depresyon hastalarında sıklıkla gördükleri belirtilerden söz eden Dr. Harmancı, "Çoğu zaman keyifsizlik, mutsuzluk, huzursuzluk hissi olumsuzluklar daha fazla ön plana çıkıyor. Daha hızlı yorulmalar ortaya çıkıyor. Kendini kötü hissetme halleri her şeye karşı ilgiyi kaybetme onun dışında yaptığı eylemlerden zevk alamama hali yine duyduğumuz şeylerden bir tanesi. Uyku, iştah değişiklikleri görebiliyoruz hastalarımızda. İşlevselliklerinde bozulmalar ortaya çıkabiliyor. Değersizlik düşünceleri ve daha önemlisi intihar düşüncesi sıklıkla duyduğumuz şeylerden bir tanesidir. Bu açıdan bizim için önemlidir" ifadelerini kullandı.

"Her keyifsizlik ve mutsuzluk hissi depresyon değildir"
Her keyifsizlik ve mutsuzluk hissinin depresyon olmadığının da altını çizen Dr. Harmancı, "Yani klinik olarak tanı koyabilmemiz için özellikle bazı kriterler gerekmektedir. Nedir bunlar, işte mevcut semptomlar iki haftanın daha üzerinde mi ortaya çıkıyor? Hemen her gün oluyor mu? Kişinin işlevselliğini etkiliyor mu? Eğer bunlar var ise biz buna klinik olarak depresyon tanısını koyabiliyoruz. Klinik depresyon neden ortaya çıkabiliyor, burada özellikle ailesel faktörler önemlidir. Tabi bu şu demek değildir; genetik olarak yani bir depresyon hastasının varlığı bütün sonraki nesil için risk anlamına gelmiyor. Yani hepsinin hasta olacağı anlamına gelmiyor. Ama mevcut riski arttıracağına dikkat etmek gerekiyor. İkinci olarak çevresel faktörler, ölümler, yaşam içi stresler ilişkideki sorular, iş yaşantımızdaki sorunlar alkol madde kullanımına bağlı ya da fiziksel hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Bunlar, özellikle beyni ilgilendiren durumlarda inmelerden sonra Parkinson varlığında ve ya MS hastalığında veya tansiyon şeker hastalıklarına bağlı olarak veya guatr hastalıkları ile birlikte yine ortaya çıkabilen hastalıklardan bir tanesi. Aynı zamanda kullanılabilen ilaçlarla birlikte de ortaya çıkabiliyor. Mesela stereo kullanan hastalarda, kanser tedavisi gören hastalarda doğum kontrol hapı kullanan hastalarda yine depresif yakınmalar ortaya çıkabiliyor bunlara dikkat etmek gerekiyor" şeklinde konuştu.

"Depresyon klinik olarak tanınabilir ve etkin tedavi uygulanabilir"
Depresyonun klinik olarak kolay tanınabilen ve tanındığı zaman da etkin tedavi edilebilen rahatsızlıklardan bir tanesi olduğunu da anlatan Dr. Harmancı, "Ne kullanıyoruz tedavide. Çoğunlukla ilaçlar, psikoterapi yöntemleri eğer bunlarda yetersiz kalıyorsa, yine uyarı yöntemleri dediğimiz EKG, TMU gibi bir takım yöntemler var ki bunlarda bizim elimizi güçlendiriyor. Depresyon şu demek değil; kişideki bir inanç eksikliği hali bir kişilik zafiyeti ya da bir zayıflık hali değildir. Klinik bir rahatsızlıktır ve tanınması kolay olan bir rahatsızlık olduğu gibi etkin bir şekilde tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır" diye konuştu.

İlginizi Çekebilir

“Yaza formda girmek için haftada 150 dakika yürüyün”

Yaz mevsimine formda girmek adına şimdiden dengeli beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini belirten Diyetisyen Melike Aslıhan Kara, “Su içmeyi ihmal etmeyin, günde ortalama 2-2.5 litre su içme hedefinize mutlaka ulaşın. Hareketinizi artırın ve haftalık minimum 150 dakika egzersiz süresini hedefleyin. Bilimsel olmayan diyetlerden uzak durun. Tükettiğiniz meyvelerin porsiyon miktarına dikkat edin. Probiyotiklerin gücünden faydalanın” dedi.

Uzmanından bebek isteyen çiftlere beslenme önerileri

Jinekolog Kağan Açıkgözoğlu doğurganlığı etkileyen faktörlere dikkat çekerken, hamile kalmada sperm ve yumurta kalitesinin, sperm ve yumurta kalitesinde de beslenmenin önemli rolü olduğunu söyledi. Uzm. Dr. Akıçgözoğlu, “Kadınlar hayatı boyunca oluşacak tüm yumurta sayısı genetik olarak belirlenmiş olarak dünyaya gelirler. Sonradan bu sayıyı artıracak önlemler alamazlar. Ancak yumurtalarının kalitesini iyileştirmek ve bunu yaparak doğal olarak gebe kalmayı kolaylaştırmak için atabilecekleri adımlar var” diyerek önerilerde bulundu.

Bölgenin ilk kapalı yöntemle tüp açma operasyonu Tatvanda gerçekleştirildi

Bitlis’in Tatvan ilçesinde Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Mediha Kübra Ceylan tarafından bölgede ilk olan kapalı yöntemle tüp açma operasyonu gerçekleştirildi.

Hava değişimleri nedeniyle grip vakaları arttı, servisler doldu

Trabzon’da havaların son günlerde bir sıcak bir serin seyretmesi ile birlikte gribal enfeksiyonların artış gösterdiği ve geçtiğimiz yıl Eylül ayından beri aktif olan grip salgının sürdüğü belirtildi.

Kalp hastalığı olan bebek, ambulans helikopterle Ankaraya sevk edildi

Hatay’ın Dörtyol ilçesinde doğuştan kalp hastası olan 4 günlük bir bebek, uzman bir ekip tarafından ameliyat edilmek üzere ambulans helikopterle Ankara’ya sevk edildi.

Egeli bilim adamlarının projesine TÜBİTAKtan destek

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Çocuk Acil Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Eylem Ulaş Saz’ın yürütücülüğünü yaptığı “Sistemik Enfeksiyon Şüphesi Olan Bir Yaş Altı Çocuklarda Tükürük Prokalsitonin (PCT) Düzeylerinin Kullanımı ve Serum PCT Düzeyleri İle Karşılaştırılması” başlıklı proje TÜBİTAK tarafından desteklenmeye uygun bulundu.

TÜM HABERLER